Seyahate çıkmadan önce o ülke hakkında olabildiğince çok bilgi toplarım. Seyahat edenlerin yazılarını ve kitaplarını okurum, fotoğraflarına bakarım. Ülkenin edebiyatı, müziği ve sineması hakkında biraz araştırma yaparım. Gittiğim yerdeki insanlara en sevdikleri filmleri, yönetmenleri sorar ve o filmlerin DVD’lerini satın alırım. Mayıs ayındaki İran seyahatimden sonra çok ilginç bir film İran filmi keşfettim ve sizinle paylaşmak istedim.
Ne Onla Ne Onsuz
Doğum günü pastası mumunu üflerken, yıldızlar kaydığında, Nevruzda gül ağacının altına dilekler çizerken, yeni yılda dilekler tutulurken aramızda aşk dilemeyen yoktur sanırım. Aşksızken aşk dileriz. İlişkimiz yeni bittiğinde ise “Yalan dostum AŞK diye bir şey yok “ deriz. Yani ne onla ne onsuz olmayı becerebiliyor bu insanoğlu. Size biten ama bir türlü kafamızdan çıkmayan aşklarla ilgili bir müze ve filmden bahsetmek istiyorum.
Her Şey Bir Hayalle Başlar – Baksı Müzesi
Hani bir söz vardır ya “ Bir umuttur yaşatan insanı”. İşte bir umut , bir hayal düşer aklınıza bir gün. Aradan yıllar geçer siz bile bazen unutursunuz bu hayali . Aslında hiçbir yere gitmemiş aklınızın bir köşesinde duruyordur. Doğduğu büyüdüğü köye bir kültür merkezi kurmak sanatçı Hüsamettin Koçan’ın bir hayali idi. O bu hayalini hiç unutmadı ve yaşadığı birçok zorluğa rağmen 2010 yılında doğduğu büyüdüğü köyde Baksı Müzesini açtı. Ve müze 2014 yılında Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Bilim,Kültür ve Eğitim Komitesi’nden Avrupa Konseyi Müze Ödülü’nü aldı. Bu ödül 1977 yılından beri Avrupa kültür mirasına yaptıkları değerli çalışmalardan dolayı müzelere verilen prestijli bir ödül.
Bu yazım da duyduğumdan beri görülecekler listemde yer alan Baksı Müzesi ve hayallerinin peşinden koşan sanatçı Hüsamettin Koçan hakkında bahsetmek istiyorum.
Okumaya devam et “Her Şey Bir Hayalle Başlar – Baksı Müzesi”
Beni Etkileyen 15 Yol Filmi
Kimi aşktan kimi hasretten, kimi hayattan kaçmak kimi hayata başlamak, kimi kendini bulmak kimi kendini kaybetmek, kimi özgürlük kimi bir şeye ait olmak için yollara düşer. İşte benim en iyi 15 yol filmimde de herkesin kendini yollara atma sebepleri farklı. Aman dikkat bu filmler yollara düşmenizi, o güzel coğrafyalara seyahat etmenizi sağlayabilir.
Sifon Kahvesi içtiniz mi? / Heirloom Cafe
Taksimin kalabalık ve gürültüsünden sadece 5 dakika uzaklıktaki Heirloom Cafe, aynı isimli otelin bahçesinde sessiz sakin bir kaçış yeri. 115 senelik eski binanın yenilenmesi sonucunda 6 odalı butik bir otel ve cafe-market ortaya çıkmış. Cafede sifon isimli bir kahve var, iki kişiye servis ediliyor. Bu kahveyi sizin gözünüzün önünde yapıyorlar. Servis elemanın bize verdiği bilgiye göre bu kahve pişirme tekniği Japon kahvesinden geliyormuş. Cafe’de kahvenin yanında salatalar, atıştırmalıklar, tatlılar da var. Cafenin içinde aynı zamanda yerel üreticilerin ürettiği ürünleri bulabilir ve satın alabilirsiniz. Ürünlerden bazıları; şallar, sabunlar, zeytinyağı, reçeller, ahşap aksesuarlar.
Fotoğraflar Heirloom Istanbul’a aittir.
Dem Karaköy`de kendinizi kaybedeceksiniz
Karaköy, Istanbul`un yeni cazibe merkezi. Her yeni gün güzel bir mekan açılıyor. Uzun zamandan beri listemde olan fakat gidemediğim Dem’e gitme firsatını bu akşam buldum. Çay tutkunu olan kişiler için burası tam bir cennet! Klasik Türk çayı, beyaz çay, siyah çay, yeşil çay, kırmızı çay, oolong çay, pu-erh çayı ve daha fazlası. Menüde dünyanın her yerinden 60`dan fazla çayı bulabilirsiniz. Sadece çay yok tabii, kahvaltı, börek, salata, sandviç, wrap, hamburger ve tatlılarda menüde yer alıyor.
Servis elemanları güler yüzlü ve menüdeki çaylar hakkında gayet bilgili. Pişmaniyeli Armut Tatlısını denemenizi öneririm.
[uzunincebiryola]
Bu cadde başka Cadde ; Trump Cadde
Gece hayatının dahisi Izzet Çapa`nın en yeni projesi, Trump Cadde. Çapa burada da çok güzel bir sokak yaratmış. Adı Cadde ama küçük bir mahalle meydanı ve etrafındaki birkaç sokak havası olmuş. Henüz açılmayan mekanlar var fakat hepsi açıldığında çok hoş cıvıl cıvıl bir yer olacağından şüphem yok. Yazın Cadde`de kışın Mahallede `de olacakmışız gibi gözüküyor.
Ev gibi bir kafe, Holy Cafe
Taksim`in kalabalığından sıkıldıysanız, hemen Galatasaray Lisesinin arkasından Çukurcuma`ya doğru yürüyün. Sadece 5 dakika sonra Holy Cafe`desiniz. Kafeye gittiğinizde kendinizi sanki evinizde müzik dinleyip bir şeyler içiyormuşsunuz gibi hissedeceksiniz. Personel güler yüzlü ve sıcakkanlı. Menüsünde çok güzel çay, kahve ve yemekler var. Benim önerim taze elmalı kek ve Holy bitki çayı.